Faşizm, kurucusu Benito Mussolini sayılan, İtalyan
filozof Giovanni Gentile'nin Benito Mussolini'den etkilenerek 1920'li
yıllarda ardı ardına yayımladığı kitaplarla ilkeleri belirlenmiş siyasî
bir doktrin ve yönetim sistemidir.
Gentile'den yoğun olarak
etkilenen ve faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen İtalyan lider
Benito Mussolini'nin 1922'de İtalya’da iktidara gelmesinin ardından,
Mussolini iktidarı döneminde, İtalya'da resmi ideoloji olarak
yürütülmüştür.
Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı,
otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve nazizm
başta olmak üzere, anti-demokratik ve otoriter ideoloji ve yönetim
sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini
almıştır.
Faşizm sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeden toplumun
birlikteliğini savunan, devletin her şeyden üstün olduğunu vurgulayan,
tek partili, vatansever, aşırı milliyetçi, anti-demokratik,
anti-komünist, anti-kapitalist, halkçı (popülist) ve otoriter bir
sistemdir.
Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş
hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk
demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir.
Aynı
simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında,
halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır.
Söz
konusu sembol bir takım değişikliklerle 1926 yılından itbaren
İtalya'nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani
devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini'nin propagandasında
kullanılmıştır.
Faşizm, baskıcı rejimleri tanımlamak için
kullanılan genel bir terim olmadan önce, asıl olarak İtalyan
milliyetçiliğini temsil eden bir ideoloji olarak ortaya atılmıştır.
Ancak kendisiyle eş zamanlı olarak ortaya çıkan nazizm ve falanjizm gibi
akımlar da amaç ve uygulamalar bakımından bir İtalyan ideolojisi olan
faşizme yakın oldukları için faşizme bağlı siyasi hareketler olarak
tanınmışlardır.
Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi
için, o rejimin ideolojisinin milliyetçi olması ve milletin varlık ve
çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gereklidir. Bu yönüyle halkçılığı
da içermeli ve sadece zenginlerin veya işçilerin değil, milletin bütün
fertlerinin refahını sağlamayı hedeflemelidir. Bu hedefe ulaşmak için
ise ekonomi üzerinde sıkı bir devlet kontrolü uygulamak, işçi
ücretlerinin yeterli olmasını sağlamak, keyfi işten çıkarmaları önlemek,
hayat pahalılığının önüne geçmek için fiyat kontrolü uygulamak gibi
önlemler uygulamak faşizmin politikalarındandır.
Faşizm,
sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı öngörür. Bu yönde
devlet eliyle korporatif sendikalar kurulur ve işçi ile işveren arasında
anlaşma sağlanır. Toplumdaki yoksul ve orta sınıfın ihtiyaçları devlet
tarafından en iyi şekilde karşılanır; örneğin Almanya'da çıkan toprak
yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının
önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmiştir.
Faşizmin
amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci,
vatan-bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların
altında bütünleştirmektir.
Vatansever ve milliyetçi olmakla
birlikte -özellikle de nazizmde- ırkçı boyutlara varabilmektedir.
Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre
değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde "İtalyan vatandaşlığı" kavramı
ön plandayken, Alman nazizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön
plandadır. Mussolini'nin doktrininde vatandaşlık kavramı vurgulanırken,
Hitler'in doktrininde ise kan bağı vurgulanmaktadır. İtalyan faşizmi
milliyetçidir, Alman nazizmi ise ırkçıdır.
Faşist yönetimlerin
başa geçmesi Almanya ve İtalya'da demokratik yollarla gerçekleşmişken,
İspanya'da ise iç savaş sonucunda gerçekleşmiştir. Baskıcı bir rejim
olsa bile yönettikleri ülke halkının çoğu tarafından desteklenmişlerdir.
1922'de Benito Mussolini İtalya kralı tarafından başbakan olarak
atanmış, 1924 seçimleri sonucunda ise % 61.3 oy alarak Faşist Parti'nin
iktidarda kalması kesinleşmiştir.
Almanya'da 1933'te yapılan
demokratik seçimlerin sonucunda Nazi Partisi % 43.9 oy alarak iktidara
gelmiş, Adolf Hitler başbakan olmuştur. Faşist yönetimlerin başta
bulunduğu Almanya ve İtalya'da ekonomik, siyasi, askeri, sanatsal ve
kültürel alanlarda ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak bu ilerlemeler II.
Dünya Savaşı'nın sonunda yok olmuş ve faşist yönetimler devrilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder